Mehmet Maden doğayı izlerken
mehmet@mehmetmaden.com ana sayfa
               
HAKKIMDA ESERLERİM BANA ULAŞ YAYINCILAR SİPARİŞ HARİTA

KIRMIZI SAÇLI CÜCELER... (Öykünün devamı)

         

Büyük kafalı cüce elindeki kırbaçla yanımıza sokuldu.
– Durmak yok. Zamanı gelince size su ve yiyecek veririz.
– Yapmayın! Biz çok susadık. Böyle giderse iş yapamayız.
– Burada emirleri biz veririz. Haydi işinize devam edin.
Damağımız kurumuş halde yeniden çalışmaya başladık. Çok geçmeden Pırıl yanıma yığılıverdi. Büyük kafalı hemen yanımıza koştu. Diğer cücelerden biri matarasını çıkardı. Mataranın kapağını açtı ve Pırıl’a su verdi. Pırıl suyu lıkır lıkır içti. Cüce matarayı onun ağzından çekti.
– Dur bakalım, ananın sütü değil bu. Biraz idareli iç.
Cüce bana su vermeden gidince, önüne geçtim.
– Çok susadım!
– İşinin başına dön! Zamanı gelince sana da veririz.
– Ama çok susadım.
– Çok susamak başka, su hakkını elde etmek başka. Su hakkı elde edecek kadar çalışmadın henüz.

  Çok susamıştım. Damağım kupkuruydu. Çaresizlik içinde yeniden çalışmaya başladım. Sonra kırmızı saçlı cücelerden biri düdük çaldı. Çalışmaya ara verdik. Bizi bir derenin kenarına götürdüler. Suyu berraktı. Ninni söyler gibi   – Gonca bak, Boğaz’ın üstünden geçiyoruz.
Pencereden dışarı baktım. Boğaz, İstanbul’u ikiye bölmüş, mavi mavi akıyordu. Altımızdan koca gemiler, yolcu tekneleri, balıkçı tekneleri geçiyordu. Boğaz Köprüsü’nden geçmek kısa süren bir düş gibiydi. Bu düş çabucak bitmişti. Yolculuk süresince gördüğüm düşü hatırlamıştım. Derenin suları aniden coşmuş, mavileşmiş, büyük bir denize dönmüştü. Zerrin Hanım, beni uyandırınca bu deniz mavisinden kopmuştum. Bir anda kendimi Boğaz mavisinin üstünde bulmuştum. Bütün bunlar bana çok ilginç geliyordu. Arkadaşlarım yanımda olsaydı, onlarla bu duygularımı paylaşırdım. Zaman olayları kovalıyor, düşle gerçek birbirini izliyordu.
   
   
   
   
   
  Gonca ile Pırıl, cücelere malzeme taşıyorlar  
   
   
   
   
   
  akıyordu. Kırmızı saçlı cüceler bizi yalnız bırakmışlardı. Etraf çok sessizdi. Sadece kuş seslerini duyabiliyorduk.
Birden derenin suları yükselmeye başladı. Biz geriye doğru kaçtık. Sular yükseldikçe mavileşiyordu. Gide gide tepeye kadar tırmanmıştık. Küçük dere masmavi bir denize dönmüş, orman ve cüceler yok olmuştu.
Zerrin Hanım omzuma dokunduğunda bu düşümden uyanmıştım.
 
   
   
   
   
   
   
   
       
      SON!
       
       
                 
ana sayfa | hakkımda | eserlerim | aylık yorum | şiirlerim | sesimden şiir | çocuk öykülerim | yazılarım
fotoğraflarım | şair dostlarım | senaryolarım | mesaj yazın | sanat atölyesi | bermaz yöresi | hazar gölü
bakır maden | harput | kara avcılığı | bana ulaş | yayıncılar | sipariş | site haritası | başa dön

Copyright © 2007 Mehmet Maden. Tüm hakları saklıdır.