Al götür yorgun sözlerini
Suların akşam rengini
Işıksız resimleri al götür
Bana bırak ıslak düşlerimi.

Al götür bütün mektupları
Yirmi yıllık kahkahaları
Sulara yazılmış mısraları al götür
Bana bırak ıslak düşlerimi.

Al götür kahreden bekleyişleri
Sararmış pişmanlıkları
Zamansız ayrılıkları al götür
Bana bırak ıslak düşlerimi.

Sürgüne gittiğimiz her yerde
Emekçiler seslerini verir bize
Ve yeni bir yaşam kök salar
Zamansız sürgünlerin izinde.

Sürgüne gittiğimiz her yerde
Bir ‘eski tüfek’ yol gösterir bize
Dalgalı bir denizdir yaşamı
Ölüm/gölge gibidir peşinde.

Sürgüne gittiğimiz her yerde
Yürüyüşler bizi konuşur
Açlık grevleri bizi söyler
Köylülerin hatıra defterinde.

Bırakıp gitme kavgacı yüreğimi
Zaman alevlenmiş yanıyor, bak
Kimliksiz zamanların peşini bırak
Geleceğe uzat leylâk ellerini
Yakala ilk çığlığını yarının
Sığınma eskimiş acılara
Uyan yükselen umuda
Ve yarım kalan şarkıları söyler gibi
Yeniden katıl kavgamıza!

Bir gün elbet kırılır bu demir kapılar
Yürür emekçiler zulmün üstüne
Son bir dize daha yazılır o an
Emeğin onurlu destanına.

Bir gün elbet yakılır bu ferman
Türkülerle alevlenir yüzyıllık hasret
Meydanlarda zafer çığlıkları
Direnerek ölen canlara nispet.

Bir gün elbet uyanır bütün varoşlar
Emek yeniden yaratır kendi cennetini
Yüzlerce sabah açar kucaklanan gecede
Alın teri toprağa düşürür yüzyıllık karanfilini.

Esir düştüm kazandığım her savaşta
Bir gün öğrenirsin diye kavgayı
Yazık
Hâlâ mutluluk üretiyorum acılardan
Yazık
Kalleş bir kurşun ıslığında adın!

Bir yangın yürüyor hayata
Bir vurgun
Alevler içinde düşlerimiz
Anılar kül!
Yine de umut rahvan
Yine de sabır can.

Bir yangın yürüyor hayata
Bir vurgun
Alevler içinde günlerimiz
Aşklar kül!
Yine de umut rahvan
Yine de sabır can.