Mehmet Maden doğayı izlerken
mehmet@mehmetmaden.com ana sayfa
               
HAKKIMDA ESERLERİM BANA ULAŞ YAYINCILAR SİPARİŞ HARİTA

ZAMANA YOLCULUK   BU YÜZDEN ÇOK GEÇ ARTIK
                 

Ses hızında bir yolculuktayım zamana
bölünmüşüm, dedim, yorgun geceye.
Gece dedi ki bana:
Her parçan yeni bir bütün, aldırma
gel yasla başını koynuma
uyan yeni bir sabaha!

Ses hızında bir yolculuktayım zamana
bölünmüşüm, dedim, sessiz sabaha.
Sabah dedi ki bana:
Her parçan yeni bir bütün, aldırma
gel tutun kollarıma
mendil salla ayrılığa!

Bu şarkılar sadece ikimizin değildi
Bu türküler
Bu haykırış...
Bu yüzden yaktım suskunluğumu
Bu yüzden ayrıldı yollarımız.

Bu köyler sadece ikimizin değildi
Bu dağlar
Bu orman...
Bu yüzden kopardım gonca gülümü
Bu yüzden ayrıldı yollarımız.

Bu yaşam sadece ikimizin değildi
Bu çocuklar
Bu direniş...
Bu yüzden aldım ölümden adresimi
Bu yüzden ayrıldı yollarımız.

Bu ülke sadece ikimizin değildi
Bu denizler
Bu liman...
Bu yüzden bıraktım kendimi sulara
Bu yüzden ayrıldı yollarımız.

Katmerli acılarla geçti günlerimiz
Kederden bir taç giydirdik yüreğimize
Ayrılıklar ülkesinin iki kralıyız şimdi
Kavuşmak: bir savaş yangını içimizde
Ne nisan yağmuru ne gül iklimi yetiyor artık
Umutları yeşertmeye
Ah, iki yabancı gibiyiz birbirimize!..

     
ALBÜMLER   KENDİN GEL GELECEKSEN!
             

Resmine bakıp durdum, evlât
Resmine bakıp duracağım
Ellerimi yaksa da
Uzun sürgün gecelerime
Ay ışığıdır albümler
Biliyorum
Bana ait değil artık
Fotoğraflardaki zaman
İkiz yalnızlığıma düşen
Özlem yağmuru misali
Belki dokunuşun sessiz dili
Buluşmaktır ayrılıkta belki...

Beni en çok seven sendin/değil mi?
Beni en çok anlayan
Beni en çok düşünen...
Hani ya, hani ya
Yarını taşıdım otel odalarına
Bilmiyorsun ya!
Kendi sesimle ölüyorum her gece
Duymuyorsun ya!

Beni en çok seven sendin/değil mi?
Peki neden yanımda değilsin şimdi?
Tam kırk üç kez öldüm yalnızlıktan
Hiçbirinde yoktun!

Bıktım umudu ertelemekten
Kendimi ve bendeki eski seni
Alıp gideceğim bu şehirden
Yaşanmış hiçbir şeyi alma yanına
Kendin gel, geleceksen!

     
ZEYTİNLİOVA EN SICAK...  
Avcı dostum Emin Avdağ'a
 

Zeytinliova: en sıcak ülkesi yüreğimin
Osmanlıca gülümseyen Karaosmanoğlu Camii
Cumhuriyet öncesi gözlerle bakan PTT
Ve kızıl çamlarında kumruların seviştiği Asmalı Park.

Rüya değildi kuş seslerinde çoğalan dostluk.

Yaşlı avcılardan öğrendik sevmenin sırrını
Uli İrfan
Sabahattin Amca (Agu)
Barut karasıyla yaptık dostluğun resmini
Delikanlı çamlarına Avut Dağı’nın
Can havliyle bir karaca geçerken yanı başımızdan.

Rüya değildi can korkusunda dirilen hayat.

Ben
Bakkal Kenan
Zabıta Varol
Ve Avcı Emin
Zeytin yeşili akşamlarda:
Kafalar ayarlı / ayar restoran
Felek Bayram / bir duble daha...
Alkol kokusu sinerken bekçi düdüklerine
Sabahsız uykular dağıttık mutsuz evlilere.

Rüya değildi karanlığa yazılan umut.

Bazı günler
Güneş nazlı bir gelindi Zeytinliova’da
Sinemada mı olur artık
Parke taşlı bir ara sokakta mı
Düğün alayları kurulur…
Parmağında yüzükler
Kolunda bilezikler

Coşku seli akarken çocuksu yüreklere
Gülpembe ezgiler bölerdi merhabamızı…
Bir avcı vurdu beni
Bin avcı yedi beni
Düğün alayından sesler düşerken sesimize
Dostun biri daha girerdi dünyaevine
Birlikte sapanla kuş avladığımız...

Rüya değildi düğün havalarına yakılan ağıt.

Tutuklu bir kavganın öfkesinde eskidi zaman
Soğuk kış gecelerinden oyuncak dizerdik çocuklara
Ve nisan yağmurları yağardı
Liseli gençlerin masum aşklarına.

Rüya değildi okul duvarlarına yazılan aşk.

Zeytin işçilerinin alın terine yazdık
En kavgacı şiirlerimizi
Sarı sıcak türkülerle büyüdü
Yanık yüzlü çocukları tütün işçilerinin.

 Rüya değildi tütün sarısında alevlenen isyan.

 

Aceleyle verilmiş kararlarımıza yağardı
En beyaz karı kış aylarının
Bıçak gibi soğuklara donardı yolculuklarımız…
Akhisar
Gölmarmara
Yeniköy

Rüya değildi buz üstüne kazılan hasret.

Gece kuşlarının gizemli sesleri
Sabahın ilk çığlıklarını bırakırken kıyıya
Dümende olurdu Ali İhsan:
Pat pat pat...
(Ah, pancar motoru, ah
Kaçırdın tüm ördekleri
Lombardini olsaydı
Böyle mi olurdu yani!
...
At, haydi
At, Memet Hoca
Menzilde yeşilbaşlar, at
TAN-GAUUU!
TAN-GAUUU!)

Sarhoş saçmalar düşerdi sulara
Kahkahalar yükselirdi sonra
Aceleci kanat seslerinin ardından:
(Kalan yok, Memet Hoca
Yine karavana!
Yine karavana!)

Rüya değildi kanat seslerinde çırpınan hayat.

Yeniköy’de balıkçılar
Elmas parıltısında yakamozların
Emeğin türküsünü söylerdi birlikte
Ve inatçı gürültüsünde pancar motorlu sandalların
Beddualar yağardı bir ağızdan
Düzenin böylesine

Rüya değildi göl mavisinde dirilen öfke.

Kime anlatacaksın derdini, ey balıkçı
Ağa takılan balığa mı
Vurulan yeşilbaş ördeğe mi
Yoksa kan revan bir martıya mı?
Hayır kardeşim, hayır
Hayır, avcı-balıkçı dostum
Alın terine yazılı bütün çareler
Uykusuz kaldığın soğuk kış gecelerine!

Bırak pancar motoruna sövmeyi
Lombardini sessiz çalışırmış, boş ver
Aldırma, kahırlanma
Düzen suçlu, sen utanma
Haykır artık biriken öfkeni
Sesin Ferhat olsun Spil dağına!

 Rüya değildi alın terine yazılan umut.

Geç geldi bahar/geç eridi kar
Beşinci kez yazıldı sürgünüm acilen
Milli Eğitim’in makam odalarında.
Ve bir şubat fırtınasına emanet bıraktım  
Yüreğimin bu en sıcak ülkesini:
Akhisar-Zeytinliova’yı
Namı diğer Yağköyü...

Rüya değildi ayrılıklarda büyüyen dostluk.

 

       
BEKLEYİŞLER ARASINDA
       

Günler birer çığırtkan
kıran girmiş yine anılara
yeşil bir dal kırılmış, bak
dostluğun salkım söğüdünden!

Bekleyişlerin tanığıdır dağlar
sevda bir çoban şarkısı
geceye saplanan bu çığlık kimin
kim yazdı ayrılığa yürüyen bu şiiri?

Yollar duraksız, yollar sonsuzluk
uçurumlara dalıyor trenler
kim bilir hangi durakta birleşecek yolumuz
belli ki alevler içinde buluşacağız!

 
 
HAZAR GÖLÜ DERLER ADIMA*
 

Hazar Gölü derler adıma
Başımı yaslarım mor dağlara
Tanık olurum sessiz acılara
Suları tutuşturan sevdalara!

Hazarbaba’dan bir yel eser
Dolunay resmen çıldırır
Asılı kalır uzun geceye
Başlar kendi ışığını içmeye!

Kezin’de bahar derler adıma
Efsaneler saklarım sularımda
Kalbimin bir yanı Bermaz’da
Diğer yanı Sivrice adasında!

Her dili konuşur her rengi tanırım
Tarihin ayak izleri var tenimde
Sularımın bakir derinliğinde
Ölümsüz bir aşk masalı saklarım!

(* )  Elâzığ-Diyarbakır yolu üzerinde, “doğunun Yalova’sı” olarak bilinen şirin bir göl.

 
      sonraki >
                 
ana sayfa | hakkımda | eserlerim | aylık yorum | şiirlerim | sesimden şiir | çocuk öykülerim | yazılarım | fotoğraflarım
şair dostlarım | senaryolarım | mesaj yazın | sanat atölyesi | bermaz yöresi | hazar gölü | bakır maden
harput | kara avcılığı | bana ulaş | yayıncılar | sipariş | site haritası | başa dön

Copyright © 2007 Mehmet Maden. Tüm hakları saklıdır.