2007-2008 av dönemi, 24 Şubat 2008 tarihinde tüm bölgelerde sona erdi. Yurt avcıları silahlarını yağlayıp rafa kaldırdılar, daha doğrusu kimsenin, özellikle çocukların ulaşamayacağı biçimde kilit altına aldılar. Anılarla dolu bir sezon geride kalırken, rutin bir alışkanlıkla yazılı ve görsel medyada ilginç haberler yer almaya başladı. İşte size bu haberlerden biri:
“Gazipaşa’da tarihi karar!”
“İlçemizde av süresiz yasak!”
20 Ocak, 2008 tarihli Hürriyet gazetesinin 22. sayfasında genç ve mağrur bir kaymakamın fotoğrafına bindirilmiş bu haber başlığının hemen altında, zehirlenmiş onlarca tilkiye bakmaya utanan üç suçlunun arşiv fofoğrafı görünüyor. İnsanın içinden ‘Helal olsun, işte olay bu!’ demek geliyor. Ama eminim ki bu sansasyonel haber bir avcı-yazar olarak beni hayal kırıklığına uğrattığı gibi yurt avcılarını da aynı duygularla sarsmıştır.
30 yıllık bir avcı-yazar olarak yaban hayatı söz konusunu olduğunda, yönetim erkinin her zaman sağ gösterip sol vurduğuna tanık oldum. Nitekim Antalya-Gazipaşa kaymakamının da yaptığı bu. Kendi deyimiyle kekliklerin, tavşanların, sincapların, kuşların doğada özgürce dolaşmalarını sağlamak için Gazipaşa mülki idare sınırları içinde avlanmayı süresiz yasaklatmış ve Merkez Av Komisyonu da buna onay vermiş.
Öncelikle şuna dikkat çekmek istiyorum. Zehirlenmiş onlarca tilkinin fotoğrafını o habere neden koydular. Zira dünya alem bilir ki avcılar, hiçbir şekilde hayvan zehirlemez. O tilkiler kürkü için zehirlendiler ve bu kürklerden kimlerin kazanç sağladığı ortadadır. İşte sağ gösterip sol vurmanın ilk örneği.
Merkez Av komisyonu’nun içinde avcılar da var. O avcıların avcılığını merak ediyorum doğrusu. Bir bölgeyi ava süresiz kapatmanın koşulları bellidir. Yasal olarak Gazipaşa ilçesi sınırlarının ½’si en çok 1 yıllık süreyle ava kapatılabilir. Ama en önemlisi avcılar hiçbir şekilde yılan, kartal, şahin, atmaca, doğan vurmazlar, peki bu hayvanlar nasıl oldu da soyu tükenecek kadar azaldılar? Dahası bal arılarının kitlesel oranda ölmesine ne demeli? Arıları da mı avcılar avlıyor? Elbette, Hayır. Öyleyse?
Çünkü köylüler bilinçsizce anızları yaktılar, asla kullanılmaması gereken gübre ve ilaçları kullandılar. Bu yetmedi arazi kapma yarışı içinde hazineye ait dağı taşı traktörle sürerek mevcut fauna ve floranın canına okudular.
Çünkü Devlet Su İşleri gözüne kestirdiği her bataklığı, sazlığı kurutmayı marifet bildi.
Çünkü yazlıklardan ve tatil köylerinden nemalanan yapı sektörü, hayvanların barınma alanlarını işgal etti. Sözde yayla turizmi adı altında güzelim dağları beton yığınlarıyla doldurdular. Son yerleşim alanından sonra dağların zirvesine kadar yol inşa ettiler. Kentlerin iflah olmaz çöpünü insan eliyle buralara taşıdılar, oradaki hayvanlara kent hastalıklarını bulaştırdılar.
Çünkü sanayi atıkları sorumsuzca derelere, çaylara, göl ve göletlere verildi.
Çünkü hayvanların göç yollarına yakın yerlere askeri tesisler ve azami gürültüye neden olan hava alanları yapıldı.
Çünkü Çevre ve Orman Bakanlığı 2B’dir, şudur budur, derken el altından ormanları sermayeye peşkeş çekerek mangalcıların hizmetine sundu. |