Mehmet Maden doğayı izlerken
mehmet@mehmetmaden.com ana sayfa
               
HAKKIMDA ESERLERİM BANA ULAŞ YAYINCILAR SİPARİŞ HARİTA

DİZİ : Sevgi Sokağı (10 kitap)  

Dönmek istedik, dönemedik. Yardım istedik, kimselere sesimizi duyuramadık. Yoldan çok uzaklaşmıştık. Kaybolmuştuk. Ne yapacağımızı bilmiyorduk. Ellerimizde kır çiçekleri öylece kalakaldık. Pırıl, annesiyle babasına seslendi. Yanıt veren olmadı. Ne yapacağımı bilemiyordum. Gittikçe bocalıyordum. Üstelik çok korkuyordum. O güzelim orman, artık korkulacak bir yer olmuştu. Birden etrafımızda beş çocuk belirdi. Hepsi cüceydi. Hepsinin saçları kırmızıydı. Cüceydiler, ama boylarından büyük silâhları vardı. Kafası diğerlerinden büyük olan cüce yanımıza sokuldu. Sert bir şekilde sordu.

  – Lütfen, bırakın bizi!
– Olmaz. Bir daha sakın ısrar etmeyin. Bizimle geleceksiniz. Şu tepede kendimize
Sevgi Sokağı dizisinin 8. kitabı
KİTAP: Gonca'nın Günlüğü (8)    
YAZAR: Mehmet Maden    
     
KIRMIZI SAÇLI CÜCELER    
     

İstanbul’da ilk gecem geride kaldı.
Sabah erkenden uyandım. Ev çok sessiz. Pencereye gidiyorum. Boğaz’ın akan maviliğini seyrediyorum. Zerrin Hanım’ın evi Ulus semtinde. Boğazı kuşbakışı görüyor. Evde sauna ve havuz var. Herkesin tuvaleti ayrı. Her taraf tertemiz.
Kendimi biraz yorgun hissediyorum. Sanırım İstanbul’un havasına hemen alışamayacağım. Belki de gördüğüm düşün etkisindeyim. Bütün gece bu düşün içinde debelenip durdum. Yolculuk boyunca yaşadıklarımız, gördüğüm düşe yansımıştı.
Sizlere bu düşümü anlatmak istiyorum. İstanbul’a yakın bir yerde mola vermiştik. Ormanlık bir alandı. Zerrin Hanım’la Kürşat Bey piknik sandalyelerini çıkarıp oturdular. Ben Pırıl’ın elini tuttum. Yol kenarındaki yeşil alanda yürüdük. Her tarafta yıldız gibi kır çiçeği vardı. Çiçekleri toplamaya başladık. Topladıkça ileri doğru yol alıyorduk. Birden kendimizi ormanın içinde bulduk.

   
   
    bir orman evi yapıyoruz. Bize tahta ve kalas taşıyacaksınız. Böylece cezanızı ödemiş olacaksınız.
– Biz tahta ve kalas taşıyamayız ki.
– Taşırsınız. Çiçek koparmayı bilen, tahta ve kalas taşımayı da bilir.
Kırmızı saçlı cücelerden üçü önde yürüyordu. Diğer ikisi arkadan geliyordu. Pırıl’la beni aralarına almışlardı. Pırıl çok sakin görünüyordu. Hiç korkmuşa benzemiyordu. Başka zaman olsaydı avazı çıktığı kadar yüksek sesle ağlardı. Tehlikede olduğumuzu önemsemiyordu. Sanki bir oyun oynuyorduk. Halbuki bu kırmızı saçlı cücelerin esiriydik. Dar bir patikayı tırmandık. Derken bir düzlüğe geldik. Etrafta istiflenmiş tahtalar ve kalaslar vardı. Kırmızı saçlı cüceler, evi ayakta tutacak direkleri yere çaktılar. Sonra da bizden tahta istemeye başladılar. Pırıl’la birlikte onlara tahta taşımaya başladık. Çok çabuk yorulmuştuk. Susamıştık. Dudaklarımız buruş buruştu.
   
   
   
   
   
   
  Kırmızı Saçlı Cüceler ormanda  
   
   
   
   
   
  – Ne arıyorsunuz, burada?
– Ailemizle İstanbul’a gidiyorduk. Biraz çiçek toplamak istedik. Yolumuzu şaşırdık, kaybolduk.
– Ormana emek vermediniz. Ne hakla çiçek topluyorsunuz! Biz ormanın gizli korumalarıyız. Size ceza vereceğiz.
– Özür dileriz. Bilerek olmadı. Lütfen, bizi bırakın. Ailemiz bizi merak eder.
– Hayır. Bu onlara da ders olsun. Kendi çocuklarını ormanda başıboş bırakmamayı öğrensinler. Orman, çocuk bahçesi değildir.
 
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
   
                devamı var >
                 
ana sayfa | hakkımda | eserlerim | aylık yorum | şiirlerim | sesimden şiir | çocuk öykülerim | yazılarım
fotoğraflarım | şair dostlarım | senaryolarım | mesaj yazın | sanat atölyesi | bermaz yöresi | hazar gölü
bakır maden | harput | kara avcılığı | bana ulaş | yayıncılar | sipariş | site haritası | başa dön

Copyright © 2007 Mehmet Maden. Tüm hakları saklıdır.